Uydudan Dunya



.3. Savunma Mekanizmalarının Önemi
Tüm insanlar, psikolojik bütünlüğünü ve benliğinin değerini korumak amacıyla zaman
zaman çeşitli savunma mekanizmalarını kullanmaktadırlar.
Ağır bir zorlanma yaşayan insan, başlıca iki sorunla karşılaşır:
1-Yeni duruma uyum sağlamak için çaba göstermek
2- Psikolojik dağılmaya karşı kendini korumak
Ancak zor durumlarla baş etmede, çabaya yönelik davranışlar yerine savunma
mekanizmalarının sürekli araç olarak kullanılması durumunda doğru bir davranış olmaktan
çıkmakta ve sağlıksız bir nitelik kazanmaktadır.
Çünkü savunma mekanizmaları, tıpkı ağrı kesici ilaçlar gibi belirtileri yok eden; fakat
ağrının asıl nedenini ortadan kaldırmayan, geçici olarak rahatlatan çözüm yöntemleridir.
Savunma mekanizmaları, çatışmaların meydana getirdiği kaygıları geçici olarak
gidermektedir. Bireye tam anlamıyla bir doyum ve mutluluk sağlamaz. Çatışmaların aşırı
olduğu durumlarda çok ciddi uyumsuzluklar ve ruh hastalıkları ortaya çıkabilmektedir.
Etkinlik-1
İstenilmeyen iki durumun çatışmasını anlatan bir drama hazırlayınız (kaçınmakaçınma).
Hazırladığınız dramayı sınıfta sununuz. Daha sonra arkadaşlarınızla bir
değerlendirme yapınız.
2. SAVUNMA MEKANİZMALARI
2.1. Savunma Mekanizmalarının Görevleri
Savunma mekanizmaları, engellenmeler ve çatışmalar sonucu bireyde oluşan kaygıları,
gerilim ve huzursuzlukları bir dereceye kadar hafifletmektedir.
Bireyi, engellenme durumlarında daha olgun ve gerçeğe çözüm yolu buluncaya kadar
ümitsizliğe düşmesini önlemektedir.
Bireyin iç çatışmalara ve engellenmelere karşı dayanma gücünü arttırmaktadır.
Ancak bütün bu yararların yanı sıra, gerçeklerden kaçarak, savunma mekanizmalarının
sürekli kullanılması tehlikeli sonuçlar meydana getirebilmektedir.
2.2. Başlıca Savunma Mekanizmaları
2.2.1. Hayal Dünyasına Kaçma (Fantasy escape)
Birey, iç veya dış nedenlerden dolayı ihtiyaç ve güdüleri doyumsuz kaldığında, gerçek
dünyada tatmin edilemeyen istek ve arzularını hayal âleminde gerçekleştirme yolunu seçebilmektedir.
Kısacası hayal dünyasına kaçma, bireyin yaşadığı çatışmaları hayalinde çözümleyerek
rahatlaması durumudur. Fakir bir gencin piyangodan büyük ikramiyeyi kazandığını düşünüp,
sahip olacağı parayla nerede ve nasıl yaşayacağının hayalini kurması gibi.
Başarısızlıklarla karşı karşıya kalan birçok kişi, bu yönteme başvurarak gerçeklerden
kaçıp hayallerle avunurlar. Sinema ve tiyatro gibi çeşitli sanat eserlerini izlerken, kendini bu
eserlerin kahramanı yerine koyabilmekte ve bu kahramanların başarıları ile dolaylı yoldan
doyum sağlayabilmektedirler.
Şekil 8: Hayal kurmak, çocukların ve ergen bireylerin yaratıcılığını geliştirmektedir.
Hayal kurma çocukluk ve ergenlik dönemlerinde daha fazla görülmektedir. Çünkü bu
dönemde bireyin birçok istekleri vardır. Bu istekler bireysel veya toplumsal baskılar
nedeniyle engellenmektedir. Bu engellenmelerin yarattığı olumsuz ortam hayal kurma
yoluyla ortadan kaldırılmaktadır.
Hayal kurmak, çocukların ve ergen bireylerin yaratıcılığını geliştirmektedir. Ancak
burada önemli olan, bireyin hayal ve gerçek arasındaki sınırı çok iyi ayarlamasıdır. Yani
birey hayal kurmada çok aşırıya gidecek olursa, zamanla hayal ettiği şeyleri gerçek sanmaya
başlar ve hayal âleminde kendini kaybedebilir.
Kısacası hayal kurmada aşırıya kaçılması durumu, bireyin ruh sağlığını bozma
noktasına kadar götürebilmektedir.



2.1. Savunma Mekanizmalar

ının Görevleri

Savunma mekanizmalar

gerilim ve huzursuzluklar

Bireyi, engellenme durumlar

ümitsizli

Bireyin iç çat

Ancak bütün bu yararlar

sürekli kullan

ı, engellenmeler ve çatışmalar sonucu bireyde oluşan kaygıları,ı bir dereceye kadar hafifletmektedir.ında daha olgun ve gerçeğe çözüm yolu buluncaya kadarğe düşmesini önlemektedir.ışmalara ve engellenmelere karşı dayanma gücünü arttırmaktadır.ın yanı sıra, gerçeklerden kaçarak, savunma mekanizmalarınınılması tehlikeli sonuçlar meydana getirebilmektedir

 

Sağlık, bedensel, ruhsal ve toplumsal iyilik hali olarak tanımlanır. Bu çok genel tanımdır. Her belirti bir hastalık değildir, eğer her belirtiyi bir hastalık olarak düşünecek olursak hiç kimsenin sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz.

Ruh sağlığının tanımını yapmak daha güçtür. Ruh sağlığı, kişinin kendisi ve diğer insanlarla uyum ve denge içinde olmasıdır. Bu uyum kati kurallara bağlı olmayıp değişkenlik ve belli ölçülerde esneklik taşır. Hemen akla ruh sağlığı yerinde olan bir kişi ne gibi özellikler taşır sorusu gelir.

  • Kişinin kendi kendisi ile uyumlu olması, nedeni belli olmayan ve uzun süren kuruntu, kaygı korku ve kuşkulardan uzak olması.
  • Kişi yakin ve uzak çevre ile sağlıklı bir ilişki ve iletişim kurabilmelidir.
  • Kişi yakin ve uzak çevre ilişkileri dışında saygı duymalı, sevebilmeli bunun karşılığında saygı duyulan sevilen bir kişi olabilmelidir.
  • Kendine güvenmeli, yetenekleri, özellikleri, gruba göre artı ve eksileri ile kendini değerlendirebilmeli ve kabul etmelidir.
  • Toplumda bir yeri olmalı, iş yapmalı, başarmalı ve başarıları ile mutlu olmalı, daha iyiye ulaşmak için çaba göstermelidir.
  • Gelecek için gerçekçi planları olmalı, bunlara ulaşma çabası içinde olmalı eğer bu amaçlara ulaşamazsa yerine geçebilecek yeni planlar yapabilmelidir.
  • Karşılaştığı engeller karşısında yılmamalı, bunlarla bas etme gücü olmalıdır.
  • Bağımsız karar verme ve uygulama yetisi olmalıdır.
  • İçine bulunduğu toplum ile uyum içinde olan inanç ve değer yargılarına sahip olmalıdır.
  • Kişi her şeyi zamanında yapma becerisine sahip olmalı, Eğlenme, dinlenme sosyal aktivitelere katılma, kendini geliştirme için zaman ayırabilmelidir.

Sigmund Freud ruh sağlığını "Sevmek ve çalışmak" olarak tanımlar. Gerçekten sevebilen, paylaşabilen ve çalışan bir kişi ruh sağlığını koruyor demektir. Belki de Goethe'nin yaptığı olgun insan tanımı ayni zamanda ruh sağlığı yerinde olan birisinin tanımı olarak da kabul edilebilir. Çünkü "Olgun insan kendine gülebilen insandır." demektedir. Aynı şekilde "Ruh sağlığını koruyabilen insan kendine gülebilen insandır." denebilir. Ruh sağlığı içinde yaşanılan koşullara göre değişebilir, bozulabilir veya koşullar düzelince düzene girebilir. Kişileri siyah-beyaz gibi ruh sağlığı yönünden sağlıklı ve sağlıksız olarak değerlendirmek olası değildir. Ruh sağlığının bozulması kişinin yakin çevresi ve is ortamı, başarma düzeyi vb. faktörleri olumsuz yönde etkilediğinden; ruh sağlığının bozulması fiziki hastalıklardan daha derin sorunlar yaratabilmektedir.

Ruh sağlığı ,kişinin kendi kendisiyle ve çevresiyle sürekli bir uyum içinde olması diyebiliriz.ancak bu durum bazen değişebilir çevresel faktörlerin , denge ve esneklik olduğu zaman ruh sağlığı farkında olmadan yerinde olduğu anlarız.kişini kendi kendisiyle uyumunun her şeyden önce geldiğini ve kavgı stres kuşkulardan uzak olduğu sürece bu ahenk devam eder. Ruh sağlığını ayakta tutun kişinin kendisidir. Her şeyden önce hayatta olduğu ve hayattın ona yüklediği sorumlulukları bilerek yaşaması onun ruh sağlığını daha iyi olması için şarttır. bireyler sorumlulukları olduğu sürece sağlıklı olmaya çalışırlar istemeden de olsa bu bizim farkında olmadan yaşadığımız bir olaydır . Örnek olarak bir babanın evladı için her şeyi göze almasıdır. Biz annenin evladını karşılıksız sevmesi gibi diye biliriz hayatın bize bizim farkında olmadan yüklediği sorumluluklar için örnek olabilir.

Kişinin her şeyden önce kendisine güveni olmalıdır. Bardağın boş verinden bakarak risk almadan yol alınmaz diye bilirim. Kendini başkalarının gözüyle de kendiniz görebilmedir. Kişinin geleceğe yönelik planlarını olmalıdır ve bu yolda çaba gösterip bu tasarılarını gerçekçi bir yolla ulaşmak için çaba harcanmalıdır. Bağımsız olarak girişimler yapabilmelidir. Hayatını sevmek ve çalışmak üzerine kuran bireyler her zaman ruh sağlıyı yerinde olacaktır. Ruh sağlığı gerçekten sevebilen ve verimli çalışan bir kişi , ruh sağlığına oldukça yaklaşmış bir kişidir. Ruhsal sorunları olsa bile dengesi bozuk değildir


Dünya Sağlık Örgütüne göre: "Sağlık; bedensel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir." Freud'a göre ruh sağlığı sevmek ve çalışmak olarak tanımlanır. Ruh sağlığı iyi olan bireylerin genel özellikleri:

 

1- Kendini ve çevreyi gerçekçi bir biçimde algılayabilen ve değerlendirebilen, kendine güvenen, saygı duyan ve seven ve kendisi ile barışık olan,

2- Aynı şekilde başkalarını da anlayabilen, seven ve sayan, çevresine gerçekçi biçimde güvenen, kişiler arası ilişkilerden doğum sağlayabilen, gerektiğinde onlara ilişkin sorumluluklar yüklenebilen,

3- Yaşadığı toplumun kültürel, sosyal ve ekonomik normlarına uyabilen, uymadığında çevreyi rahatsız etmeden bunu çözmeyi başarabilen,

4- Yaşama hevesi ile yaratıcı olabilen, kendisi için uygun planlamalar yapan, uygun amaçlar belirleyen, onlara esnek olarak eğilebilen,

5- Başarısızlıklarını, düş kırıklılklarını yani sınırlı yetilerini olumlu biçimde kabul edebilen, problemlerini çözümleyebilen,

6- Değişen durumları değerlendirebilen, yani seçenekler sunabilen, kendisi ve çevresi için en yararlıyı seçip uygulayabilen,

7- Yeniliklere açık olan, farlılıkları anlayışla karşılayan, esneklik ve saygı gösterebilen,

8- Gerektiğinde çevreyi biçimlendiren, biçimlenmiş çevreye uyum sağlayabilen,

9- Tutum ve davranış eylemleri ile kendisine ve çevresine rahatsızlık değil huzur ve neşe verebilen,

10- Karşı cinsle anlaşmada saygı ve sevgiye dayanabilen; heteroseksüel ilişki kurup onu sürdüren, kendisine ve eşine doyum sağlayabilen,

11- Güncel olaylardan zevk alabilen, yaptığından tat alan; gerektiğinde üzülebilen, sevinebilen,

12- Uygun yer ve zamanda gereken kişilere bilgi, duygu, düşünce, inanç ve tutumlarını akatarabilen

bireyler ruhsal açıdan sağlıklıdır.

Kavrayışta, sevgide, çalışmada, başarmada ve eğlenmede yeterli olan kişi ruh sağlığı iyi olan kişidir.

Ruhsal yönden sağlıklı yaşama yollarını geliştiren, ruhsal problemleri oluşmadan önleme yollarını gösteren bilgi koluna "Koruyucu Ruh Sağlığı", ruh hastalıklarının nedenleri, belirtileri, çeşitleri ve tedavisiyle uğraşan bilim dalına da "Psikiyatri" denir. Psikiyatristler; 6 yıllık tıp fakültesini bitirdikten sonra 5 yıl ruh sağlığı ve hastalıkları alanında uzmanlık eğitimi görürüler. İlaç yazma yetkileri vardır. Psikologlar; 4 yıllık psikoloji bölümü mezunudurlar ve ilaç yazma yetkileri yoktur.

Ruhsal durum ve beden bir bütündür ve iç içe geçmiştir. Örneğin utandığımızda yüzümüz kızarır, heyecanlanınca kalbimiz hızlı çarpar. Birçok ruh hastalığında bedensel hastalıklarda olduğu gibi ağrı, uyuşma, halsizlik, kasılma, felç, körlük gibi belirtiler görülebilir.